agonia english v3 |
Agonia.Net | Policy | Mission | Contact | Participate | ||||
Article Communities Contest Essay Multimedia Personals Poetry Press Prose _QUOTE Screenplay Special | ||||||
|
||||||
agonia Recommended Reading
■ You are
Romanian Spell-Checker Contact |
- - -
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - 2010-05-07 | [This text should be read in turkish] | Günsel: gözlerimin penceresi ol getir gözlerini göreyim baktığın güzellikleri gördün mü hiç güzellik? Attila: evimi aydınlatırdı elektirikli joplarında gördüm işkencecinin sehpalarında celladın parmağından beynime oradan yüreğime yolculuk yapardı dikemli teller 45 wat... zaman mefumunun olmadığı ve... teneffüsler ayak uçlarında sürünerek canlı koltuk değnekleriyle gittiğin... kan kokar her yer hücren yastığın taştır ciğerlerinde maymunlar tepinir sallalar kafasınını sağa sola sallar kafasını sağa sola hastasındır hatta deli nanik yapar biter teneffüs direkler arası başlar şubede Ankara Ankara olalı görmemiştir böyle bir gösteri hacıvat karagöz gelir gözlerinin önüne oysa kalındır elektirik dolaplar arasında vurdukca sırtın karagöze söversin önce hacıvat ölür karagöz gelir ardından yada gider... ağzında demir pusu kömür dudaklarında pas is pezeveng karı satmaya çalışır Asiye ye dur dersin puşt basar ciğerine ciğerine karısından kalma resimler avunur yarın yanındadır karısı hariç kaç kez aldatmıştır çocukları aşağılamış son halkasıdır yaşamış o aciz o... puşt hınç yüklüdür aklında aldatan karısı senden çıkarır kilololarca şarhoş söyle adını arkadaşlarının neredeler döver söver alamaz jop sokun der konuşacak bağlarlattırır korkusundan arkadan ellerini sokarda jopu Adım bende giz Dünyayı soksan kıçıma ne yazar seni tanımdım çıkayım gör sikeceğim sülaleni gör Hamza : Katliam çukurlarındamı güzellik? gördüm işkencehanelerde mi ? gördüm ama güzelliğe özlemi barut yanığı kalemlerinde gördüm Mumcuların Anter'lerin Göktepe'lerin, Kutlu Adalı'nin Hirant Dink'in Günsel: ver gözlerini askerler götürdü bizi okula süründük durduk karartmalarda tünellerde ninelerimizin beyazdı çarşafları/maviydi yemenileri çarşaflarından çekerek götürdüler yokladılar barikatlarda/ dedelerimizi dizliklerinden ittiler kazılan çukurlara köylerimde bebeleri doğmadan kimilerini süt emerken analarının göğsünden koparıp gömdüler maviydi ninemin yemenisi... abilerimizin ellerine silah tutuşturdular akşamları kurşunlar... şimşek gibi uçardı delikler açardı evlerimizin duvarlarında... ağladıkça silerdi annem şimdilerde... Hamza:yankılanır surlarda sesimiz Mağusa sokaklarında silüetlerimiz silik silik Günsel: kaldı her birimizin/umutları acılarımı saysam sayılmaz... Attila: bir ağabeyim Deniz şarkılar yazıldı gökyüzü biri biri Yusuf gaflette kurşunu yedi diğeri unuttu terlikle çıktı yola birde okkalı mektup saldı babasına her biri asıldı kaldı/yürekler asılı ... o gün başlamıştı darağaçları kurulmaya çingenelerin en iyisi seçildi tam o günden ilmek geçirmek için bükülemeyen boyunlara yıllar boyu küllenmeyen ateşi yakmak için tamda o günden kesildi cezalar kırıldı kalem... T.C.K...146 maddesi İDAM... tek bir kurşun sıkılmamıştı insanlığın üzerine Jandarma bile OTDÜDE esas duruş gösterdiği gençler ordu ordu geliyordu ANKARA’YA Ahırın Liderleri bilmezlerdi bunu yemlerini yemekle meşguldü hepsi Ağabeylerimin korkusu yoktu ölümden “sefa gelecekti ölüm” ve öylede oldu Ahırın Liderleri anlaşamadılar aralarında yemlerini yeme hırsından kararı bıraktılar cellatlara o gençler üç kişi ordu ordu geliyordu Ankaraya ana, babalarına yürekleri dağlarcasına sehpalar hazırlanmış yapılması gerekenler görüşülmüş ceza kesilmiş belli...üç’e üç... sehpaya soruldu istekleri lütfen soruldu Deniz Rodrigo dedi Devrimden sonrada dinleyecekti bir sigara içti sıçradı sehpaya bir zerre korku yoktu yüreğinde gözlerinde Tanrının hakkı üçtür Kırk beş dakika ilmekte kaldı nerede Üç Hak... ölmedi adam kıramadı ilmek boynunu İkisi de onurlu çıktı sehpaya Türk ve Dünya Halkları için “ölüm hoşgeldi sefa geldi” ben Deniz/Yusuf/Hüseyin Hamza : Ada idi dört bir yanı Deniz olanın, Adalılar da ağladı ağıt yaktı üç fidana zeytin yaprakları yakarak tütsülediler yas tuttular kayan yıldızlara yürekleri kan ağladı işgale, Üç fidana kıyan generallerin ordusuna Kavgaya durdular Özgurluk isterler Adalı'yıda vurdular ve vurarak Ne Denizler tükendi ne Adalı'lar Halkın akan seli coşuyor Adalı'lar da Denizler gibi çoğalarak geliyor. Günsel: verdiniz gördüm yorgun deniz gözlerinizde... bir yerlerden tanıdıktı zilyon kerre gördüm o yüzü sustu Dünya dondum... kükredim içinden karanlığın bir tek orta yerinde Ankaranın bembeyaz parlayan yüzleriydi Üçünün... masmavi dudaklarla donuk gölgeler kapkara morluklar altında gözlerimin bird daha baktım gökyüzüne çünkü; Deniz gözleriydi bakan ısrarla yeryüzüne her Eylülde/Temmuzda ruhumda köpürmekte bu öfke. 2/2/2010 Londra-İstanbul Günsel Djemal-Attila Elüstün- Hamza Irkad |
index
|
||||||||
Home of Literature, Poetry and Culture. Write and enjoy articles, essays, prose, classic poetry and contests. | |||||||||
Reproduction of any materials without our permission is strictly prohibited.
Copyright 1999-2003. Agonia.Net
E-mail | Privacy and publication policy